Translate

22 Eylül 2019 Pazar

EDEBİYAT, SİNEMA VE RESİMDE GÖRSEL HALÜSİNASYONLAR Ömer Seyfettin “Perili Köşk”



Hepimizin çocukluğunda okuduğu hoş bir hikayedir. Kalabalık ailesi için kiralık ev arayan Sermet bey beyaz büyük bir köşkü çok beğenir, ev gösteren ise bekçi evi tavsiye etmez. Perili olduğunu söyler, periye inanmayan Sermet bey peşin para verip evi kiralar. Bir gece beyaz peri görünür, evdekilerin hepsi görür. Ev halkı korkar, Sermet bey inanmaz. Sürekli çamlıkta kaybolup giden hayalin peşine düşer. Periye, hayalete inanmadığı halde gördüğü anda korku duyar, dokununca kaybolmasını bekler, kaybolmayan hayalin insan olduğunu anlayıp kovalar. Kiracıları korkutup kaçırmaya çalışan ev sahibi olduğunu anlarlar. Buradan kimi toplu görülen görsel halüsinasyonların farklı etyolojileri olabileceğini anlamış oluyoruz!.

3 Haziran 2018 Pazar

Psödohalüsinasyon nedir?


  
Psödohalüsinasyon terimi Amerikan literatüründe kullanılır. Hastanın halüsinasyonlarla ilgili içgörüsü olduğu durum için kullanılmaktadır. Genel olarak doğru bir terim olmadığı söylenir.
Tarihsel olarak Sokrates, Jand Arc, Luther, Pascal, William Blake, Bunyan, Napolyon, Rafael, Goethe halüsinasyon gördüğünü açıklayan ünlü kişiler olarak bahsediliyorlar.
Bunlardan Sokrates MÖ 4. yüzyılda yaşamış antik Yunan filozofudur. Öğrencileri olan Platon ve Aristo’nun eserlerinde hayatı hakkında bilgi edinilmiştir. Kendi deyimiyle çocukluğundan beri içinde olan bir ses, onu eyleme zorlamayan, ayrıca pek çok kere kendisine yol gösteren bir iyi daimon-cin ile iletişim halinde idi. Bu açıklama kimi kaynaklarda Sokrates’in görsel halüsinasyon gördüğü şeklinde yorumlanmaktadır. Daimon eski Yunancada farklı anlamlarda kullanılan bir terimdir. Platon’a göre daimonlar tanrılarla insanlar arasındaki aracılardı. Hem tanrıların mesajlarını ileten ulaklar, hemde insanların tanrılara yolladıkları elçilerdi. Duaları, büyüleri taşırlardı. Bazen kısa süreliğine göze görünebilirlerdi. Daimon vicdanın sesi veya düşünce formları anlamında da kullanılmıştır. Bu Sokrates’in kişiliğinin önemli bir unsuru idi. Bu ilahi gücün kendisini başkalarının işlerine “müdahale ederek” onları eğitip tavsiyede bulunmaya zorladığını iddia ediyordu ve bu ilahi işaret yüzünden ortaya yeni ilahlar çıkararak Tanrı’ya saygısızlık etmekle suçlandı. Bu cin bir savunma planlamasına teşvik etmiyordu. Sokrates bu nedenle yaklaşan ölüm cezasının kendisi için olumlu olduğunu öne sürmüştü. Kısacası bu cin Sokrates’in felsefi yaşamı ve eylemlerinde çok önemliydi. Daimon Avrupa’ da demon sözcüğüne dönüşerek cin ve şeytan anlamında kullanılmıştır

30 Haziran 2016 Perşembe

CHARLES BONNET SENDROMU

Görme keskinliğinin azalmasıyla ortaya çıkan ve herhangi bir psikopatolojinin veya bilinç bozukluğunun eşlik etmediği görsel halüsinasyonlarla giden sendromdur. İsviçreli bir filozof ve doğabilimci olan Charles Bonnet (1720-1793) tarafından 1769’da tanımlanmıştır. Daha sonra George de Morsier bu sendromu 1938’de Charles Bonnet sendromu (CBS) olarak adlandırmıştır. Bazı kaynaklarda Phantom Eye Sendrom da denir. Nöroloji uzmanı olan ve ayrıca nöroloji ile ilgili çok güzel popüler hikayeler yazan Dr Oliver Sacks’ın anlatımı ile “ Charles Bonnet’nin büyükbabası olan Charles Lullian yargıç idi. Katarakt ameliyatı geçirmişti. Görmesi oldukça zayıftı. Ve 1759′da torununa gördüklerini anlattı. Gördüğü ilk şey, havada asılı duran bir mendildi. Bu üzerinde dört turuncu daire bulunan büyük mavi bir mendildi. Ve bunun bir halüsinasyon olduğunu biliyordu. Ayrıca havada duran büyük bir tekerlek gördü. Fakat bazen halüsinasyon görüp görmediğinden emin olamıyordu. Çünkü halüsinasyonlar gerçeğe çok yakındılar. Bir keresinde, kız torunları kendisini ziyaret ederken, dedi ki, “Bu yanınızdaki genç ve yakışıklı adamlar kim?” Onlar da, “Ama büyükbaba yanımızda yakışıklı genç adamlar yok ki.” Sonra bu yakışıklı genç adamlar kayboluverdiler. Bu halüsinasyonların çok tipik bir özelliğidir. Bir anda belirirler ve bir anda kaybolurlar. Genelde yavaş yavaş belirip kaybolmazlar. Daha çok anidirler. Ve birden değişirler. Charles Lullin, büyükbaba, yüzlerce farklı figür, her çeşitten değişik manzaralar gördü. Bir keresinde de bornozlu bir adamın pipo içtiğini görmüş daha sonra bunun kendisi olduğunu farketmişti. Bu tanıdığı tek figürdü. Bir keresinde de Paris sokaklarında yürürken,- bu gerçekti– inşaat iskelesi gördü. Fakat eve döndüğünde, çalışma masasının üstünde iskelenin 15 santim boyunda bir minyatürünü gördü. Bu algının tekrarlanması bazen palinopsi olarak adlandırılır.” (Oliver Sacks TED konuşmalarından alınmıştır.) Bazı kaynaklarda Charles Bonnet’in kendisinin de göz problemi nedeni ile benzer tip görsel halüsinasyonları olduğu kaydedilmiştir (Menon 2005).
Prevalans % 0,5- 17 olarak verilmiştir (Vukicevic ve ark). Az görenlere yardım bölümü hastalarında yapılan bir çalışmada fotopsi ve/veya Charles Bonnet prevalansı % 52,8 bulunmuştur. Hastaların % 60’ının psikiyatrik hastalık veya demans tanısı almaktan çekinmesi nedeniyle doktora başvurmadığı düşünülmektedir. Özel olarak sorulmazsa hastaların bu problemi ifade etme oranı azdır. Ayrıca bir kısım hasta klinisyenler tarafından yanlışlıkla psikoz, deliryum veya erken demans olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle gerçek prevalansın daha yüksek olduğu sanılmaktadır. Scott ve arkadaşları tarafından CBS gelişen hastaların emosyonel stres altında, işlevselliği azalmış olduğunu bildirilmiştir. Bazı çalışmalarda erkeklerde bazılarında kadınlarda fazla olduğu iddia edilmiştir (Menon 2005).
Oftalmolojik sebepli görme kaybı veya görme keskinliği kaybı olan hastalarda ortaya çıkabilir. Bazı kaynaklarda doğuştan körlükte olmadığı belirtilmiştir. Genellikle sonradan olan görme bozukluklarında görülür. Eşik görme keskinliği değeri net değildir. Düzeltilmiş görmeleri 6/36 dan daha düşük hastalarda daha sık rastlanır. 1995’de Teunisse ve ark yaptığı bir çalışmada en iyi gören gözde 0.3 altında görme keskinliğinin risk faktörü oluşturduğu bildirilmiştir. Bilateral görme keskinliği kaybı tetikleyici olduğu halde görsel halüsinasyonun fenomenolojisi altta yapan okuler hastalıkla korele değildir. Tek taraflı görme kaybı olan hastalarda da nadiren bildirilmiştir. Geniş görme alanı defisiti olması şart değildir. İleri düzeyde glokomlu hastalarda ganglion hücreleri belirgin derecede azalır ve görme keskinliğini etkilemeksizin fizyolojik deafferentasyon yaparlar. Buna karşı yaşa bağlı maküler dejenerasyonda santral retinal ganglion hücreleri kaybı ile CBS ve görme keskinliğinde azalmaya sebep olur. Bundan dolayı Madill ve ffytche görme keskinliği azalmadan deafferentasyon yapan göz hastalıklarında da CBS olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Yaş, cinsiyet, altta yatan okuler patoloji ile CBS varlığı arasında anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir. Ancak hastaların büyük kısmının yaş ortalaması 70-85 yaş arasıdır. İleri yaşta daha sık görülmesi yaşla birlikte görme problemlerinin artması ile açıklanır. En sık okuler patoloji yaşla ilişkili makuler dejenerasyondur. Katarakt, glokom, diabetik retinopati, retinitis pigmentoza, enükleasyon, makuler fotokoagulasyon, makuler translokasyon, koroidektomi, kon distrofisi gibi göz problemlerine bağlı olabilir. Leber’in herediter optik atrofisi, optik nörit, multiple skleroz gibi optik nöropati yapan durumlarla ortaya çıkabilir.  Altı ve sekiz yaşlarında kon ve rod distrofisine bağlı hızlı görme kaybı olan iki çocukta benzer özellikte görsel halüsinasyon bildirilmiştir. Hipofiz tümorüne bağlı görme kaybı olan 24 yaşında bir hastada bildirilmiştir (Farida ve ark). Östrojen alan bir hastada ortaya çıkan CBS ilaç kesilince azalıp kaybolmuştur (Fernandes ve ark 2000). Cohen ve ark yaşa bağlı makuler dejenerasyon hastalarında koroidal neovaskularizasyon için fotodinamik terapi ile verteporfin tedavisi uygulandığında basit veya görsel halüsiansyonlar olabileceğini bunların da nedeninin makuladaki akut anatomik değişim olabileceğini ileri sürmüşlerdir (Cohen ve ark 2003). İki ayrı sınırlı makular translokasyon uygulanan yaşa bağlı makular dejenerasyonlu hastada operasyonu takiben 24 saat içinde kompleks görsel halüsinasyonlar ortaya çıkmış, 3-7 gün sonra azalmıştır (Au Eong et al 2011). Bilateral kapalı açılı glokom takiben laser iridotomilerde rapor edilmiştir. Kronik okuler hastalıkta halüsinasyon gelişmesi bir yıl sürer. Ancak optik nörit, stroke, cerrahi gibi akut olaylardan sonra birkaç saat ve gün içinde ortaya çıkabilir.
CBS'deki görsel halüsinasyonların mekanizmasını açıklamak için birçok teori geliştirilmiştir. En çok kabul gören hipotez algısal salınım (release fenomen) teorisidir. Bu teoriye göre görsel algının azalması, yüksek kortikal merkezlerin süpresyonunun azalmasına ve genellikle inhibe olmuş durumdaki algısal yolların serbestleşmesine neden olur. Yapılan çalışmalar gözlerin birkaç gün kapatılmasının bile halüsinasyonlara neden olabileceğini göstermiştir. Cogan ayrıca yaşlanmanın da bu kortikal merkezlerin disinhibisyonuna katkıda bulunduğunu belirtmiştir. İkinci hipotez ise iritatif odak teorisidir. 1982'de Berrios ve Book tarafından geliştirilen “deafferantasyon-durumu” teorisine göre azalan duygu ve/veya görme, fantom ağrı sendromunda olduğu gibi intraserebral algıları stimüle eder, “fantom vizyon” ortaya çıkar. Ampute olmuş ekstremitenin var olduğu hissine benzer hisler şeklinde olduğu için fantom ekstremite-fantom vizyon olarak adlandırılmıştır. 1987'de Rosenbaum körlüğe bağlı azalmış normal afferent stimulus nedeniyle görsel asosiasyon korteksinden spontan hücre deşarjı olduğunu belirtmiş ve “irritable korteks” tanımını yapmıştır. Bu teori daha sonra 1991'de Schultz ve Melzack tarafından da kabul görmüştür (sensory deprivasyon). Çoğu CBS hastası sosyal izolasyon halindedir. Bu durum görsel duyu kaybı fenomenini kuvvetlendirmektedir. Bazı çalışmalarda halüsinasyonların basit yada kompleks olmasının görme kaybının derecesi ile bağlantılı olabileceği ileri sürülmüşse de tam desteklenmemiştir. Deafferentasyon teorisini destekleyen bulgulardan biri senil makuler dejenerasyonu olan hastalarda izlenen renkli halüsinasyonlardır. Senil makuler dejenerasyonda renk görme erken dönemde bozulur, bunun nedeni renkli görmeyi sağlayan koni hücrelerinin özellikle makuler bölgede yer alması ve erken dönemde bozulmasıdır. Postmortem çalışmalarda da senil makuler dejenerasyonlu hastalarda ventral renkli görme yolunun dejenerasyonu tespit edilmiştir. Fonksiyonel MRI çalışmalarında da senil makuler dejenerasyonlu CBS hastalarında renkli görme alanında tonik hiperaktivite izlenmiştir. Bu nedenle senil makuler dejenerasyonda sık ortaya çıkan renkli görsel halüsinasyonların renkli görme alanı içinde selektif deafferentasyon nedeniyle lokalize hipereksitabilite olması ile ilişkilendirilmiştir (Santhause ve ark).
Halüsinasyonlar basit yada kompleks veya basit başlayıp giderek kompleks olabilir. Saniyeler, dakikalar, saatler süren periyodlar olabilir. Epizodik, periyodik veya devamlı olma eğilimindedir. İyi organizedir, net olarak ayırt edilir. Işık görme şeklinde fotopsiler olabilir. Az gören hastalarda gelişen fotopsiler vitreoretinal traksiyona ikincil gelişen fotopsiden farklılık göstermektedir. Traksiyona bağlı gelişen fotopsiler şekilli (çizgisel, dairesel, helezoni) iken, az gören hastalarda izlenen fotopsiler genellikle ışık çakmaları, flaş şeklindedir. Özelikle senil maküler dejenerasyonda renkli, glokom veya diyabetik retinopatilerde siyah-beyaz ışık çakmaları olabilir. Geometrik şekiller, desenler, iyi forme veya yarı forme yüzler, insan, hayvan, manzara, taşıt araçları, binalar, liliputian halüsinasyonlar (parmak insan) şeklinde olabilir. Renkli, sabit, hareketli veya görme alanı içinde hareket ediyor olabilir. Bazı hastalarda her zaman aynı halüsinasyon olabilir ancak daha çok stereotipiktir. Beyaz zemin, duvar, kağıt parçası üzerinde daha sıktır. Hastaları eğlendiren nitelikte olduğu ileri sürülmüştür, ancak sıkça huzursuzluk ve anksiyeteye neden olabilir. Hastanın eğitimi, kültürel ve dini inançları, hafif kognitif etkilenmesinin olması yorumlamasında etkili olmaktadır. Hastalar psikiyatrik hasta -akıl hastası olma- endişesi ile halüsinasyonlarını saklayabilirler. İçgörü korunmuş olduğu halde yaşam kalitesini negatif etkileyebilir. Bilateral görme bozukluğu, azalmış görme keskinliği, serebral hasar, kognitif defisitler, sosyal izolasyon ve uyaran eksikliği en güçlü risk faktorleridir. Yorgunluk, düşük yüzeyde ışıklandırma, parlak ışıklar ve stres tetikleyici faktörler arasında sayılabilir. Bunlar hastanın kontrolü dışında gelişir. İmajların hasta için kişisel anlamı veya vurgusu yoktur. Bilinç açıktır. Bulanık görüntünün üzerinden halüsinasyonlar görülür ve ikisi birbirinden ayrılabilir. Göz kapatılınca veya başka yöne bakınca kaybolabilir.
Doksan beş yaşında olduğu belirtilen Dr Billings Google araştırmasında CBS hakkında 116000 referans olduğunu ama yine de doktorlar hatta göz doktorları arasında bile iyi bilinmediğini vurgulayarak kendi gördüğü görsel halüsinasyonları anlatmıştır. Bir gün bahçede bir grup asker, ertesi gün çimenlikte kahvaltı eden renkli giysili insanlar görmüş, başka bir gün evinin mavi kırmızı desenli duvar kağıdı ile kaplanmış olduğunu, masada bir tane minyatür kaplan oturduğunu izlemiştir. Yolda araba ile giderken kırmızı tuğlalı binalar, taş duvarlar, çitler, kanyonlar görmektedir. Göz doktoruna danıştığında bunların makuler dejenerasyonla ilgili olduğunu öğrenmiştir. Dr Billings eğlenceli bir dille yazdığı makalesinde ayrıca göz uzmanı arkadaşının bunlardan kimseye bahsetmemesini tavsiye ettiğini anlatır (Billings 2008).
Görsel halüsinasyonların fenomenojisi üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Santhause ve ark görsel halüsinasyonlar ile anatomik bölgeler arasında ilişkiyi araştırmışlardır. Görsel korteks fonksiyonel olarak farklı görsel girdilere özelleşmiş alanlara ve bunlar arasında zengin kompleks bağlantılara sahiptir. Bu alanlar düşük düzey alanların yüksek düzey alanlara projekte olması şeklinde hiyerarşik yapıdadır. Biri ventralde ventral temporal loba uzanan öbürü dorsalde paryetal loba uzanan iki yola ayrılır. Üçüncü projeksiyon superior temporal sulkus boyunca uzanır ve her iki yolla bağlantılıdır. Yazarlar hastaların öykülerini kapsamlı olarak sorgulayarak demografik ve etyolojik faktörlerden bağımsız üç farklı görsel psikosendrom tanımlamışlardır. Birinci sendrom demeti manzaralar, şekiller, taşıtlar, ağaçlar ve çalılar(dendropsi) ve emosyonel içerik ile işikilidir. Fonksiyonel MRI çalışmaları ile anterior temporal lobun nesnelerin kompleks özellikleri ve manzara görüntülerine özelleşmiş olduğu saptanmıştır.  İkinci sendrom yüz ile ilişkilidir. Hoffman ve Haxby fusiform girusta yer alan fusiform yüz alanı ile yüz tanımanın, göz hereketleri ve bakışların algılandığını göstermişlerdir. Hastalar tarafından yüz halüsinasyonları, karikatür gibi, taslak gibi yüzler, acayip deforme yüzler, sabit bakışlı yüzler şeklinde tanımlanmaktadır. Acayip deforme yüzleri fuziform yüz alanında patolojik aktivite artışı ile ilişkili olduğu, sabit bakan gözler ve yüzlerin superior temporal sulkusa özel olduğu bulunmuştur. İkinci görsel psikosendrom  superior temporal sulkus ile ilişkilidir. Üçüncü görsel psikosendrom dorsal yol halüsinatuvar sendromudur. Görsel perseverasyonlar ve uzamış palinopsi ile ilişkilidir. Paryetal lobda patolojik aktivite artışı izlenir. Santhause ve ark dorsal sendromların periferik görme alanı ile ventral sendromların santral görme alanı ile ilgili olduklarını ileri sürmüşlerdir. Yazarlar bu hipotezin tam olarak tek bağımsız halüsinasyonları veya kompleks tabloları tam açıklayamadığını belirtmişlerdir. Ancak bu tek halüsinasyonların görsel alan hiyerarşisi içinde daha alt düzeylerden kaynaklanabileceği, çoklu karmaşık halüsinasyonların üst alanlarla ilişkili olabileceğini bildirmişlerdir. Superior temporal sulkus anatomik olarak ventral ve dorsal arasında yer alır, bu da bir biri ile örtüşen tabloların olmasını açıklayabilir. ffyttche ve ark tarafından dört CBS lu hastanın görsel deneyimlerini tanımlamaları istenmiş ve halüsinasyon esnasında fonksiyonel MRI çalışması yapılmıştır. Halüsinasyon ile ilişkili görsel kortekste aktivite artışı olduğu bildirilmiştir. Yani renkli halüsinasyonlar renkli görme ile ilişkili kortekste, yüz halüsinasyonları yüz tanıma ile ilgili özel korteks bölgesinde, nesne ile ilişkili halüsinasyonlar nesne tanıma ile ilişkili kortekste aktivite artışına neden olmaktadır. Aynı çalışmada benzer yaş ve benzer görme problemi olan kontrol grubu ile karşılaştırılan CBS’lu hastalarda özelleşmiş görsel korteks bölgesinde halüsinasyon olmadığı zamanlarda da beyin aktivitesinde tonik artış izlenmiştir. Beraber değerlendirildiği zaman çalışmadan:
1) her özel görsel korteks alanının kendi ile ilişkili görsel halüsinasyonlara yol açtığı
2)halüsinasyonların patofizyolojisinin serebral aktivitede lokalize artış ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Tanı için resmi kriterler belirlememiştir. Ancak önerilen tanı kriterleri şu şekildedir:
Ø  Edinsel görme bozukluğu olması
Ø  Son dört hafta içinde en az bir kez kompleks görsel halüsinasyon olması-Halüsinasyonlar devamlı veya tekrarlayıcı, canlı ve net, stereotipik veya değişken olabilir.
Ø  İlk ve son halüsinasyon arasında 4 haftayı aşan süre olması
Ø  Halüsinasyonların gerçek olmadığı ile ilgili tam veya kısmi içgörü olması
Ø  Diğer duysal modalitelerde halüsinasyonların olmaması
Ø  Deluzyonların olmaması. (Jan ve Castillo, Menon 2005)
Demans olmaması gerekir ancak kognitif hafif etkilenmenin eğilim yarattığı düşünülmektedir.     Genellikle görme alanının kayıp olduğu tarafta olmaya eğilim vardır. Ayrıca kriterlerde söz edilmemiş olmasına rağmen elementer halüsinasyonlar da tek başına veya kompleks halüsinasyonlarla beraber olabilir (Madill ve ffytche).
Tanı için öykü, oftalmolojik muayene, metabolik değerlendirme için laboratuar testleri, kranial BT veya MR yapılmalıdır. SPECT çalışmaları ile lateral temporal korteks, striatum ve talamusta bazı asimetrik hiperperfüzyon alanları gözlenmiştir. Azalmış görme keskinliği lateral temporal korteks, striatum ve talamusta aşırı kortikal kompansasyon üretir ve görsel halüsinasyonların gelişimini presipite eder. Teunisse ve ark 505 görme problemi olan kiside %12 prevalans bulmuşlar, çok nadiren görmesi normal kişilerde de CBS görüldüğü bildirilmiştir. Gold ve arkadaşları da CBSendromunun  göz patolojisi olmadan olabildiğini iddia etmişlerdir (Gold ve ark).
Tedavi
CBS kendiliğinden iyileşebilir veya yıllarca sürebilir.
Duyarlı şekilde öykü alınması, hastalara selim bir durum olduğunun bildirilmesi yararlı olabilir. Sosyal ortam, ışıkların arttırılması, müzik vs etkili olabilir.
Eğer görme bozukluğu düzeltilebiliyorsa en iyi tedavidir. Görme keskinliği düşük hastalara az görenlere yardımcı cihazlar (Low Vision Aids-LVA) faydalı olabilir.
Devamlı halüsinasyon olması veya hastaların çok rahatsızlık duyduğu durumlarda medikal tedavi denenebilir. Çeşitli antipsikotikler özellikle atipik antipsikotikler, antikonvulsanlar, Selektif Seratonin Reuptake Inhibitörleri kullanılmaktadır, ama genellikle tek vakalar şeklindedir. Karbamazepin, gabapentin (Paulig ve Mentrup 2001), 5- hidroksi triptamin 3 antagonisti olan sisaprid (Ranen ve ark 1999),haloperidol (Chen ve ark 1996), Tioridazin (Hartmann ve ark 1995), olanzapin (Cumurcu ve ark 2005), risperidon (Howard ve ark 1994), ondansetron ve mirtazapin (Siddiqui ve ark 2004), ketiapin, paroksetin, venlafaksin (Lang ve ark 2007), melperon (Barta ve ark), valproat ile yarar görüldüğünü bildiren yazarlar vardır. Antikonvülsan ilaçların salınm mekanizması ile çıkan anormal nöronal eksitasyonları azaltarak etkili olabileceği düşünülmüştür. Gabapentin fantom ağrılara da faydalı olması şeklinde fantom vizyona etkili olmuş olabilir. Günlük 300 mg  dozu etkili bulunmuş (Paulig ve Mentrup 2001). Miyaoka ve ark 20 CBS lu hastada yaptıkları açık etiketli bir çalışmada geleneksel Japon bitkisel ilacı yi-gan san (Japoncası yokukan-san) etkili olduğu gösterilmiş. Bu ilaç Japonya’da 1555 den beri biliniyor. Çocuklarda ajitasyon ve huzursuzluk için, demansta davranış ve psikolojik semptomlar için kullanılıyor. Ayrıca şizofreni ve kişilik bozukluğunda da etkili olduğunu gösteren çalışmalar var (Horiguchi 2012).
Yurtdışında CBS destek grupları oluşturulmuş ve görsel halüsinasyonlarla başa çıkmak için çeşitli öneriler hazırlanmış:
·         Gözleri kapatıp açmak
·         Gözleri hızla aşağı-yukarı, ileri-geri hareket ettirmek
·         Görüntüye doğru veya ters yönde yürümek
·         Görüntüye bakışları sabitlemek
·         Işıkları açmak
·         Başka bir konuya dikkati vermek
·         Görüntüye yaklaşmak, dokunmak, vurmak
·         Görüntüye seslenmek





21 Şubat 2016 Pazar

EDEBİYAT, SİNEMA VE RESİMDE GÖRSEL HALÜSİNASYONLAR The Messenger: The Story of Joan d’Arc

Yönetmenliğini Luc Benson’un yaptığı 1999 yapımı Fransız-Amerikan ortak yapımı olan bu filmde Joan d’Arc karakterini Milla Jojovich oynuyor. Jeanne d’Arc (1412-1431) tarihsel bir kahraman, ölümünden beş yüzyıl sonra kilise tarafından azize ilan edilmiş. Yüzyıl savaşları sırasında Fransız ordusunda savaştığı, daha sonra İngilizler tarafından yakılarak öldürüldüğü bilinmektedir. Filmde üç ayrı kişinin oynadığı görsel halüsinasyonlar var. Birinci beyaz giysili bir erkek çocuk, konuştuğu görülmüyor ama kahramanımız bize ne dediğini anlatıyor. İlk gördüğü zaman şiddetli bir rüzgar oluyor, baş dönmesi gibi etraf dönüyor. Sanki hafif bir bilinç bulanıklığı duruma eşlik ediyormuş gibi gösterilmiş. Daha sonra Joan d’Arc genç bir kız olduğunda gördüğü halüsinasyon beyaz giysili bir genç erkek görünümünde, ilk sahnelerde konuşmuyor son bir sahneden doğrudan kendisi ile konuşuyor ve onu suçluyor. Filmde bu gördüğü kişilerin kim olduğunu düşündüğü ile ilgili bilgi verilmiyor, ancak tarihi kaynaklarda 12 yaşındayken St Catherine, St Margaret ve St Michael’in ruhları ile iletişim kurduğu, Tanrı’nın ondan Fransa’yı kurtarmasını istediği kaydedilmiş. Daha sonra İngilizlere esir düşen kahramanımız hapiste iken yaşlı adam şeklinde görsel halüsinasyon görüyor. Dustin Hoffman’ın canlandırdığı bu görsel halüsinasyon bir süper ego yada vicdan gibi davranıyor, karşılıklı konuşuyorlar, tartışıyorlar, yaptığı şeyler için onu eleştirip suçluyor.
Bu halüsinasyon tipi “A Beautiful Mind” filmindeki görsel halüsinasyonların yansıtılma biçimine çok benziyor. İzleyiciye tamamen olmayan bir kişi ile karşılıklı konuşma şeklinde gösterilmiş.

Jeanne d’Arc’ın bilinen bir hastalık tanısı öyküsü yok.  National Geografic kanalında “Gizemli Dosyalar Jandark” adlı bölümde halüsinasyonlardan sadece sesler duymak olarak bahsediliyor. Bu durum kuvvetli dini inançlarla ortaya çıkmış olabilir şeklinde açıklanıyor.

23 Kasım 2015 Pazartesi

EDEBİYAT, SİNEMA VE RESİMDE GÖRSEL HALÜSİNASYONLAR A Beautiful Mind



Ülkemizde “Akıl Oyunları” adıyla gösterilen 2001 Amerikan yapımı bu filmde Nobel ödüllü matematikçi John Nash’in hayatı anlatılmaktadır. John Nash 1958’de paranoid şizofreni tanısı almış bir çok kere hastanede tedavi görmüştür. Russel Crowe’un canlandırdığı Nash filmin ilk yarısında oda arkadaşı ile kalmakta ve aralarında günlük konuşmalar geçmektedir. Ancak film ilerledikçe izleyici oda arkadaşının gerçekte olmadığını ve görsel halüsinasyon olduğunu öğreniriz. Filmin sonunda John Nash ve eşi yürürlerken aslında Nash’ın görsel halüsinasyonu olan üç oyuncu onları izlemektedir.

15 Ekim 2015 Perşembe

EDEBİYAT, SİNEMA VE RESİMDE GÖRSEL HALÜSİNASYONLAR Cannabis-esrar


Kimi zamanda uyuşturucu ve halüsinojen bitkileri öven şiirler yazılmış. 19. Yüzyıl Bektaşi şairlerinden olan Server baba imzalı esrarı öven şiir oldukça ünlüdür.
.          Esrar sırrın cem’idir
.          Sır tutarız dervişiz,
.          Dalga duman esrarla
.          Mertebeye ermişiz
.          Libasımız çul çaput
.          Güzelleri yaptık put
.          Aşk ile olduk bulut

.         Maşuka can vermişiz.

6 Eylül 2015 Pazar

Christian Jacq “Ramses"



Yazarın beş ciltten oluşan II Ramses’in hayatını anlatan kitaplarından dördüncü ciltte adamotundan birkaç kez sözedilir. Her evin önünde, sunaklarda çiçek buketlerinde lotuslar, palmiye dalları kantaron çiçekleri ve adamotları olduğu anlatılır. Bir sahnede “ Ilgın ağaçlarının altında gizlenen Meba titriyordu. Adamotundan yapılmış sıvı bir uyuşturucu aldığı için kafası dumanlı olan diplomat, bahçe duvarından atlamış, saldırmaya hazır bekliyordu.” Diye anlatılır, ama sözkonusu diplomat amacına ulaşamaz, kendi ölür.