Halüsinasyon
(varsanı) dış bir uyaran olmaksızın ortaya çıkan algılamadır. Beş duyunun her
biriyle ilgili olabilir: görme, işitme, tad, koku, dokunma.
Halüsinasyon
kelimesinin kökü Latince “hallucinari veya allucinari”den gelir. Wander in
mind= akılda dağılma, dolaşma anlamına gelir. Halüsinasyon terimi ilk kez
1572’de İsviçreli bir rahip ve yazar olan Lavater tarafından “ghosts and
spirits walking the night” adlı kitabında kullanılmıştır. Jean Etienne Esquirol
tarafından 1837’de tanımlanmıştır. Prusyalı kitapçı ve yazar olan Christoph
Friedrich Nicolai’ın 1799 yılında Berlin Kraliyet topluluğuna sunduğu” “A
Memoir on the Appearance of Spectres or Phantoms occasioned by Disease” “hastalık
nedeniyle hortlak veya hayaletlerin görülmesi şeklinde bir anı” başlığı ile
çevirebileceğimiz bildirisi 1803 yılında İngilizce olarak yayımlanmıştır. Nicolai
yaşamının stresli ve melankolik bir zamanında hayatta olmayan kişileri görme
şeklinde halüsinasyonlar görmeye başlamıştır. Döneminin tedavileri uygulanmış,
kısmen fayda gördüğü bildirilmiş. Literatürde görsel halüsinasyonlar ile ilgili
olan ilk yayınlar arasında sayılır.
Halüsinasyon
konfabulasyon ve delüzyondan (hezeyan) ayrılmalıdır. Konfabulasyon bellekteki
boşluğu doldurma amacını taşıyan, bilinçte herhangi bir etkilenme olmaksızın
istemsiz olarak ortaya çıkan masal anlatma, gerçek dışı bilgiler uydurma olarak
tanımlanır. Delüzyon ise yanlış olduğunu düşündüren açık kanıtlar olduğu halde sabit
kalmaya devam eden patolojik inançlardır. Bir kültür veya dinin geleneksel
inançları bu tanımın dışındadır. Psikotik veya nörolojik bozukluklarda ortaya
çıkabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder