Bu
hastanın sahibi nerde?...
Asistanlığa
ilk başladığım zamanlardı… servis çalışanlarının kullandığı kalıbı sorgulamadan
ben de kapıvermişim, arkadaşlardan biri uyardı, “hasta sahibi” denmez, “hasta
yakını” denir.
Hasta
yakınları ile bazen şöyle bir konuşma olur:
-Doktor
hanım, bu hastanın kimsesi yok siz sahip çıksanız…
-Siz
neyi oluyorsunuz?
-Kızıyım.!
Bu
“kimsesi yok” bazen üstü kapalı olarak hastanın parası yok, maddi gücü yok
anlamında kullanılsa da aslında hasta yakını bu hastayı sahiplenin derken
yakını olun, yakınıymış gibi yardım edin ricasında bulunuyor.
Bu
hastanın yakını nerde, bu hastanın yakını kim… kimdir hasta yakını?
Yakını,
yakında olan yanında duran kişi kimi zaman annesi, babası, karısı, kocası,
oğlu, kızı, gelini, damadı, kardeşi, halası, teyzesi, amcası, dayısı, kuzeni, yeğeni, arkadaşı, komşusu, patronu, yardımcısı,
bakıcısı olur hastanın yakını…İlgilenen kişi hastayı doktora, hastaneye getiren
kişidir, yardımcı olur, kayıt işlerini yapar, hastanın verdiği bilgilerin
eksiklerini tamamlar, doktoru dinler, yapılacakları anlar, hastaya tekrar
açıklar. Zor iştir hasta yakını olmak, yanınızdaki hasta çaresizdir, yardıma
ihtiyacı vardır ama hasta yakını bu üstlendiği görevin sınırlarını her zaman
bilemez, belirleyemez. Çünkü bu değişken bir durumdur; hastaya, hastalığına ve
hasta ile yakınlığınıza göre değişir.
Kimi dengeyi tam kuramaz hastaya küçük çocuk gibi davranır, kimi de
öğretmen edasıyla hastasını uyarır, sorumluluğunu üstlenmesini bekler,
yapabilecek durumda mıdır diye düşünemez. Yabancı dillerden yapılan çevirilerde
“ bakım veren” diye çevriliyor, ama Türkçe günlük dilde hastaya bakım veren sözü yapay görünüyor.
Ben
Nöroloji uzmanıyım, yıllar içinde pek çok hasta yakını ile karşılaştım,
onlardan pek çok şey öğrendim. Bazılarına hayran oldum, bazılarını istemeden
bilinçsiz olarak kendi ölçülerime göre yargıladım.
Sağlıkçılar
çoğunlukla hastaya odaklanır, yakınlarını gerektiği kadar dikkate almaz. Oysa
hastaya yaklaşımda çok önemlidir. Doktorların yaptığı ilk şey hikaye almak
dedikleri konuşmadır. Hasta şikayetini anlatır, doktor sorular sorar,
hastalığın hikayesini öğrenmeye çalışır. Pek çok durumda bu çok kritik konudur,
doğru hikaye verilmezse doktor doğru yaklaşım gösteremeyebilir. Hasta her zaman
uygun bilgi verecek durumda olmayabilir, ya da sorununu kendisi fark etmemiş
olabilir, hasta yakını burada anahtar rol oynar, eksik bilgileri
tamamlamalıdır. Bazen hasta yakınları hastayı üzme endişesi ile verilen
bilgideki eksikleri, yanlışları düzeltmez. Hastanın arkasından doktora göz
kırpan, aslında öyle değil, anlattığı doğru değil işareti yapan hasta yakınları
vardır. Ama hasta çıktıktan sonra gelip doğrusunun ne olduğunu anlatmaz,
doktorun kaş göz işareti ile anladığını varsayar, doktor buradan sorunu tahmin ettiyse
bile sorunu zamanını, şiddetini bilmeye ihtiyacı vardır. Bazen titiz bir hasta
yakını birkaç gün önce gelir, hastasını doktora anlatır, birkaç gün sonra
geldiğinde doktorun hatırlamasını, anlamasını bekler. Bir sürü hasta gören
poliklinik hekimi ayrıntıları hatırlamayabilir.
Hasta
yakınının hasta ile geldiği zaman önce doktor ile yalnız konuşup, hasta ile
doktor görüştükten sonra tekrar yalnız olarak doktorun soracağı bir soru varsa
cevaplaması herhalde daha uygun olacaktır. Özellikle bazı nörolojik
problemlerde uygun yaklaşımdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder